الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَاتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ
eğer onları iktidara getirirsek yer yüzünde ayağa kaldırırlar salatı ve verirler zekatı ve emrederler iyiliği ve vazgeçirmeğe çalışırlar -ten kötülük- ve Allah'a aittir sonu bütün işlerin
Ellezine in mekkennahum fil ardı ekamus salate ve atevuz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil munker, ve lillahi akıbetul umur.
Bayraktar Bayraklı - Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali
22:41 Eğer onlara yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah'a varır.
Mehmet Okuyan - Kur’an Meal-Tefsir
22:41 Onlar (muhacirler), kendilerine yeryüzünde güç versek (de) namazı kılar, zekâtı verir; iyiliği emreder (öğütler), kötülükten engeller (sakındırır)lar. İşlerin sonu yalnızca Allah'a (var)ır.
Edip Yüksel - Mesaj: Kuran Çevirisi
22:41 Onlar ki kendilerini yeryüzüne yöneticiler kıldığımız zaman salatı gözetir, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülükten menederler. Son karar ALLAH'a aittir.
Erhan Aktaş - Kerim Kur'an
22:41 Eğer yeryüzünde onları egemen kılarsak, salatı ikame ederler1, zekatı yaparlar1, ma'ruf olanı yapar, münkerden sakındırırlar.2 Bütün işlerin sonucu Allah'a dönecektir.
Dipnot
1- Bu terkip: İbadete layık yegane ilahın yalnızca Allah olduğuna inanmak; Allah'a yönelmeyi, kulluğu, duayı ve ibadeti, "şirkten arınmış bir bilinçle; arınmış, arı duru hale gelmiş bir benlikle yapmak; dayanışmayı, yardımlaşmayı ve destek olmayı canlı ve diri tutmak demektir. Namazı kılın, zekatı verin" şeklinde anlam verilen bu terkipteki "vermek" sözcüğünün kök harfleri أَ ت ي (Elif-Te-Ye)  olup, 549 yerde geçmektedir. Ve şu anlamlarda kullanılmıştır: yapmak, vermek, gelmek, getirmek, geçmek, rastlamak, işlemek, varmak, sürdürmek, ortaya koymak, göstermek, gitmek, katılmak, karşılamak ve ulaşmak. Bu sözcük, ağırlıklı olarak şu üç anlamda kullanılmaktadır: Yapmak, getirmek ve vermek. (اتى) Âta, vermek, (أَتَى) Eta yapmak anlamına gelmektedir. Her ne kadar bu terkipte, " vermek" anlamına gelen "Âtu" yer alsa da (اتى) atu sözcüğüne, "yapmak" anlamının verilmesi de mümkündür. Zira arınmak, aklanmak, temizlenmek demek olan "zekat", verilen bir şey değil, "yapılan" bir şeydir. Kur'an, zekat sözcüğünü "arınmak" anlamında kullanmaktadır. (Örneğin 19:13) Zekat, mali yardım değil, mali yardım yapılarak malın arınmasıdır. Mali yardım sadakadır. Sadaka verilirse, malın arınması gerçekleşmiş olacaktır.
2- "Emr-i b'il-ma'ruf nehy-i ani'l munker, " terkip olarak: İyiliği yap ve telkin et, kötülükten sakındır ve engel ol demektir. " Ma'ruf: İyi, doğru, yararlı, güzel olan, toplumsal değer yargılarına göre ve toplumsal uzlaşı ile doğru olduğu kabul edilen ve Vahye uygun olan demektir. Munker ise; kötü, eğri, zararlı, çirkin olan şey demektir. "Emr" fiilinin asıl anlamı iş yapmaktır. Bu anlam bağlamında ayetteki "Emr-i b'il-ma'ruf terkibine "iyiliği emret" şeklinde anlam verilmesi doğru değildir. Bu terkip: İyi olan şeyleri yapmayı kendine iş edin, ahlak edin; kötü olan şeylerden uzak dur, kötülüklerden sakın; kötülüklerden uzak durmayı ve iyi olan şeyleri yapmayı ilke edin; iyiliğin yaygınlaşması ve kötülüğün önlenmesi için çaba göster demektir.
Süleymaniye Vakfı - Süleymaniye Vakfı Meali
22:41 Onlar öyle kimselerdir ki eğer bir yere yerleştirsek namazı tam kılar, zekatı verir, marufa (Kur'an ölçülerine) uygun olanı ister, münkere (Kur'an'a ve insan doğasına uymayan şeye) karşı durur. Her işin sonu Allah'a varır.
Ali Rıza Safa - Kur'an-ı Kerim Gerçek
22:41 Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerini yeryüzünde egemen yapsak, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, iyiliği öğütlerler ve kötülüğü yasaklarlar. Zaten tüm işlerin sonucu Allah'a kalmıştır.
Mustafa İslamoğlu - Hayat Kitabı Kur’an
22:41 Bu kimseler ki, eğer onlara yeryüzünde iktidar versek namazı hakkını vererek eda ederler; arınmak için ödenmesi gereken bedeli öderler; iyi, doğru ve yararlı olanı emreder, kötü, yanlış ve zararlı olandan da sakındırırlar. En nihayetinde işlerin sonucunu belirlemek Allah'a aittir.
Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
22:41 Onlar o kişilerdir ki eğer kendilerini yeryüzünde imkan ve güç sahibi yapsak namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliğe özendirirler, kötülükten sakındırırlar. Tüm iş ve oluşlar Allah'a varır.
Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı
22:41 Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) -
22:41 Onlara ki, kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekatı verirler, iyilikle emir, kötülükten nehyederler. Bütün işlerin sonu sadece Allah'a aittir.
Muhammed Esed - Kur'an Mesajı
22:41 (O yardıma layık olanlar ki,) kendilerini yeryüzünde egemen kılsak (dahi) salata devam ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru olanı emreder, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar; ama yine de, olup biten her şeyin sonucu Allah'a kalmıştır.
Diyanet İşleri - Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
22:41 Onlar öyle kimselerdir ki, şayet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah'a aittir.
Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
22:41 Onlar ki şayed kendilerini arzda makam-ı iktıdara getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'ruf ile emir ve münkerden nehiy ederler bütün umurun akıbeti de sırf Allaha aiddir
Süleyman Ateş - Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
22:41 O (Allah'ın dinine yardım ede)nleri yer yüzünde iktidara getirdiğimiz takdirde (zorbaların yoluna sapmazlar, bil'akis) namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalışırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir (her şey sonunda O'na varacaktır).
Gültekin Onan -
22:41 Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, marufu buyururlar, münkerden sakındırırlar. Bütün buyrukların sonu Tanrı'yadır / Tanrı'ya aittir.
Hasan Basri Çantay - Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
22:41 Onlar, (o müminlerdir ki) eğer kendilerine yer (yüzün) de bir iktidar mevkii verirsek dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emr ederler, kötülükden vaz geçirmiye çalışırlar. (Bütün) umurun aakıbeti (nihayet) Allaha (raci') dir.
İbni Kesir -
22:41 Onlar ki; eğer kendilerini yeryüzüne yerleştirirsek; namaz kılarlar, zekat verirler, ma'rufu emreder, münkerden nehyederler. Bütün işlerin akıbeti Allah'adır.
Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
22:41 Eğer onlara yeryüzünde imkan ve güç verirsek, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah'a aittir.
Suat Yıldırım - Kuran-ı Kerim ve Meali
22:41 Onlar öyle mükemmel insanlardır ki şayet kendilerine dünyada hakimiyet nasib edersek namazlarını hakkıyla ifa eder, zekatlarını verir, iyi ve meşru olanı yayar, kötülüğü önlerler. Bütün işlerin akıbeti elbette Allah'a aittir.
Ahmed Hulusi - Türkçe Kur'an Çözümü
22:41 Onlar, eğer kendilerine arzda yer verirsek; salatı ikame ederler, zekatı verirler, doğrulukla hükmedip, çirkin davranışlardan engellerler... İşlerin sonu Allah'a aittir.