Taha 20:117
فَقُلْنَا يَا ادَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ
dedik ki Adem şüphesiz bu düşmandır sena ve eşine sakın sizi çıkarmasın -ten cennet- sonra yorulursun
Fe kulna ya ademu inne haza aduvvun leke ve li zevcike fe la yuhricennekuma minel cenneti fe teşka.
Bayraktar Bayraklı - Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali
20:117 - "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Zira cennette ne acıkırsın ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.
Mehmet Okuyan - Kur’an Meal-Tefsir
20:117 Demiştik ki: "Ey Âdem! Bu (İblis) hem senin için hem de eşin için düşmandır. Sakın sizi cennetten (bahçeden) çıkarmasın! Sonra sıkıntı çekersin.
Edip Yüksel - Mesaj: Kuran Çevirisi
20:117 "Adem" dedik, "Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi bahçeden çıkarmasın, yoksa perişan olursun."
Erhan Aktaş - Kerim Kur'an
20:117 Bunun üzerine Biz de: "Ey Âdem! Kuşkusuz bu sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi Cennet'ten1 çıkarmasın. Sonra mutsuz olursun." dedik.
Dipnot
1- Söz konusu cennet, ahiretteki cennet değildir. Âdem, bu dünyada ve bu dünyanın toprağından yaratılmıştır. Cennet, sözcük anlamı olarak, "yeşilliklerle örtülü toprak parçası" demektir. Çıkılacak cennet de böylesi bir yerdir. Yoksa ahiretteki Cennette iblisin bir rolü yoktur ve orada bir kısıtlama da söz konusu değildir. Orada ne suç vardır ne de ceza.
Süleymaniye Vakfı - Süleymaniye Vakfı Meali
20:117 Dedik ki "Bak Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa mutsuz olursun.
Ali Rıza Safa - Kur'an-ı Kerim Gerçek
20:117 Bunun üzerine, "Ey Âdem!" dedik; "Aslında, işte bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; mutsuz olursunuz!"
Mustafa İslamoğlu - Hayat Kitabı Kur’an
20:117 Bunun üzerine Biz de "Ey Adem!" demiştik, "İşte bu, sana ve eşine tarifsiz bir düşmanlık beslemektedir; dolayısıyla, onun sizi bu has bahçeden çıkarma girişimlerine karşı çok dikkatli olun; yoksa bedbaht olursun!
Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an-ı Kerim Meali
20:117 Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Adem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."
Ali Bulaç - Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı
20:117 Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
Elmalılı (sadeleştirilmiş) -
20:117 Bunun üzerine Biz de: "Ey Adem, haberin olsun, bu, sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.
Muhammed Esed - Kur'an Mesajı
20:117 ve bunun üzerine Adem'e: "Ey Adem!" dedik, "Gerçek şu ki, bu senin ve eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) hasbahçeden çıkarıp da seni bedbaht kılmasın.
Diyanet İşleri - Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
20:117 Biz de şöyle dedik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun."
Elmalılı Hamdi Yazır - Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
20:117 Bunun üzerine biz de ya Adem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun
Süleyman Ateş - Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
20:117 Dedik ki: "Ey Adem, bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın, sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulursun."
Gültekin Onan -
20:117 Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."
Hasan Basri Çantay - Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
20:117 Biz de: "Ey Adem, demişdik, hiç şübhesiz ki bu, senin de, zevcenin de düşmanıdır. Bundan dolayı sakın sizi cennetden çıkarmasın o. Sonra zahmete düşersin".
İbni Kesir -
20:117 Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.
Şaban Piriş - Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
20:117 -Ey Adem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntı çekersin, dedik.
Suat Yıldırım - Kuran-ı Kerim ve Meali
20:117 Biz de dedik ki: "Adem! İyi bil ki bu, sana da eşine de tam bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra perişan olur, helake sürüklenirsin!"
Ahmed Hulusi - Türkçe Kur'an Çözümü
20:117 Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {meleki yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şaki (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allah Esma'sının ihtiva ettiği ruh {manalar bütünü} üflenerek, bir "şuur varlık" halinde beyinde yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde 'tesviye' edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esma ruhu - data olan şuur varlık, meleki bir yapı - boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki beyinin oluşum sürecinde karındaki ikinci beyin denen nöronlar topluluğunun ve diğer organların yolladığı verilerin beyinde oluşturduğu "ben bu bedenim" düşüncesi, iblis tarafından da kullanılarak, Adem'i, kendini beden kabul noktasına düşürmüştür. İblis diye tanımlanan cin türünün, {göze göre görünmez} ışınsal bedenli varlığın, beyine yolladığı impulse ile tahrik ettiği kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini, eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle kendi DÜNYASI İÇİNDE YAŞAR! Bilincin yani oluşmuş benliğin, şuur boyutunu oluşturan Allah Esma'sına 'İman' etmesi ve "orijin BEN"deki özelliklerle yaşayarak farkında olmadığı meleki denen kuvvelere ermesi istenir. Ona bu hatırlatılmak üzere BİLGİ {KİTAP} yollanır! İşin doğrusunun bu olduğu 'hatırlatılmaktadır'. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allah ilmine uzanan meleki kuvve - nurdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati aksettirmesi itibarıyla 'fuad' (Esma mana özelliklerini beyine yansıtıcılar - kalp nöronları) diye anlatılır. Fuad adıyla işaret edilen hakikati kavrama özelliği ana rahminde 120. günde ya beyne aksettirilir o takdirde kişi "said" olarak nitelendirilir; ya da aksettirilemez ve beyinde bu açılım olmaz, bu defa da o kişi "şaki" diye tanımlanır. Bundan sonra o nöronların işlevi kopyalandığı beyinden devam eder. "Ayna nöronlar" konusunun bir kapsamı da bu olaydır tespitimize göre! Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kah maddeden meydana gelmesi itibarıyla 'arzın dabbesi', kah bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla 'en'am', kah da şuurun meleki vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla 'şeytan' diye tanımlanmıştır. "İnsan" diye tanımlanmış "şuur", kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, 'hatırlamaz' olduğu için 'zikir - hatırlatıcı' gönderilmiştir. Kur'an bilgisi, 'zikir' yani 'hatırlatıcı'dır. İnsana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin - beden kabulünün getirisi sınırlı - kayıtlı cehennemi bedensel yaşam; şuur boyutundaki meleki boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet - cehennem tasvirleri bir kısım ayetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esma özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik - hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kuran'daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allah'tır. A. H. )